İki arkadaş birkaç günlüğüne dağlarda yürüyüş yapmak üzere yola çıkmışlardı. Arkadaşlardan biri köpeğini getirmişti.
Geceyi orada geçirmek üzere, küçük bir dağ oteline varmışlar. Akşam yemeklerini yedikten sonra, yataklarına uzanıp, huzurlu bir uyku uymak üzere gözlerini kapatmışlar.
Köpek aynısını yapmış. Ancak çok kısa bir müddet sonra köpek ağlamaya başlamış. Diğer arkadaş bunun sebebini öğrenebilmek için, köpeğin niçin bu kadar rahatsız olduğunu sormuş.
Köpeğin sahibi, onun bir çivi üzerinde yattığını söylemiş. Diğer arkadaş sormaya devam ediyormuş, niçin başka bir yere gitmediğini öğrenmek istemiş. Köpeğin sahibi şöyle cevap vermiş:
‘ ÇÜNKÜ ÜZERİNDE YATTIĞI ÇİVİ YETERİ KADAR UZUN DEĞİL’
(Almancadan çeviri)
Bu durum size tanıdık geliyor mu ?
Bizi mesleğimizde, özel ilişkilerimizde, maddi anlamda, v.s. kısacası, hayatımızın her hangi bir alanında rahatsız eden şeyler, ‘ bize batan şeyler‘ olsa bile, çoğu zaman onlar hakkında şikayet eder, onlardan mutsuz oluruz ama onları değiştirmek için hemen harekete geçmeyiz, rahatlığımızı pek bozmayız.
Onun için biz koçlar ne kadar da insanlara:
‘ Hayatınızın şu anda bulunduğunuz noktada kendinizi nasıl hissediyorsunuz ? ‘
‘ Nelerin farklı olmasını istiyorsunuz ? ‘
gibi sorular yönelttiğimiz zaman, az veya çok o veya şu konuda değişiklik olmasını istiyorum gibi, örneğin bir seminerde çok cevaplar alırız. Aktif değişim çalışmalarına ve uygulamalara gelince, iş değişir.
Bu noktada, aynen yukarıda ki öyküde olduğu gibi, bulunduğu noktadan hoşnut olmamaktan ziyade, insan gerçekten bıktığı ise, ya da örneğin sürekli yaşadığı bir korku onu derinden bezdirmişse, bir çaresizlik, çekilmezlik, kısacası artık çekilmez bir hal aldığı ise, işte o zaman insan rahatlık alanından çıkar, bir değişim eylemine gider.
Kısacası, bazen de değişmek için, batan çivinin daha uzun olması gerek.
Sevgiyle kalın…
Yazar: Aysel Çiçek