Merhabalar sevgili arkadaşlar.. Sizlerle biraz düşünce, merhamet, ego, ben ve nerede olduğumuz yolculuğuna çıkalım mı?
Evet.. Sevgili insanlar.. “İnsan” deyince aklınıza, aklımıza ne geliyor? Düşünme, muhakeme etme, planlama, davranışlarını kontrol edebilen yüce varlık değil mi? Evet..
Öyleyse 21 yy Türkiye’sinde geldiğimiz noktaya bakalım. Şimdi nerede olduğumuzun farkında olursak gelecekte nerede olmak istediğimizi de biliriz.
HEPİMİZİN ÇOK AMA ÇOK ACELESİ VAR
Yaşarken hepimizin ama hepimizin çok acelesi var. Hem de nasıl.. Trafikte, metroda, parkta, markette…Hep bir yarış halindeyiz. Hatta parklarda biz diğerlerinden önce güzel oturma bankını nasıl kaparız yarışı halindeyiz. Adeta bizim istediğimiz olsun, biz kazanalım, biz yapalım diğerlerine ne olursa olsun.
Bu tam bir bencillik halidir. Bencillik hali bilinçaltı düzeyde güçlenmeye başladığında kişilerde “merhamet, anlayış, hoşgörü, insan olmanın erdemi yok olmaya mahkumdur.”
Bilmenizi isterim ki;
“İnsanlar, söz konusu kendi çıkarları olduğunda inançlarında oldukça esnek olma özelliğine sahip varlıklardır.”
Mustafa Kılınç
YAŞAMIN DENGESİ
Yaşamda asıl olan “denge” dir. Denge ise ancak içsel ve dışsal dünyamızdaki kazan kazan inancıyla bütünleşir.
Hep ben diyen “dil ve kalp” başlangıçta kazanıyor “muş” gibi gözükse de kaybeder. Bu doğanın ve yüce adaletin tecellisidir. Stres kelimesinin altına girerek yaşamda sürekli telaş, sabırsız ve koşturarak yaşamak hem sağlık, hem insanlık hem de inanç ve değerlerimiz açısından kaybetmektir.
“DUR” İNSAN
Şimdi durun ve kendinize lütfen içsel gözle bakın…
İçinizde neler oluyor?
Hangi fırtınalar kopuyor?
Siz ne düşünüyorsunuz ama gerçekte ne hissediyorsunuz?
Sürekli “düşünmeden” yaşamak, günlük işlerin peşinden koşmak, acele etmek, sadece çıkarlarını kovalamak, kandırmanın zevkini yaşamak, size bir “İNSAN” olarak kendinizi nasıl hissettiriyor?
Düşünün….. Düşünün…..
Cinsiyetinizin, kariyerinizin, ekonomik durumunuzun, eğitim seviyenizin hiçbir önemi yok. Sadece düşünün. Böyle bir “insan” olmak size kendinizi nasıl hissettiriyor?
Evet sevgili insanlar. Bizi oluşturan şeyleri, düşüncelerimiz, duygularımız, inançlarımız, değerlerimiz ve sadece 5 tanecik temsil sistemine göre oluşan algı ve davranışlarımız. İşte biz bunların toplamıyız. Düşünürsek, hissedersek, sevgi ve saygıyla içselleşirsek o zaman herşey çok daha kolay ve muhteşem olur.
İŞE KENDİNİ SEVEREK BAŞLA
Bize bebekliğimizden başlayarak hep sevmeyi öğretmeye çalışırlar. Evinize misafir olarak gelen ailenin çocuğu bir anda “kardeşiniz oluverir” ve anne babanızın haydi kardeşini sev. Onu kucakla ona sarıl vb. hepimiz bu toplumsal inanç ve çapalarla büyümedik mi? Peki ne oldu şimdi. İnsanlara sevgi, sabır, merhamet ve hoşgörüyle bakabiliyor muyuz? HAYIR…
Neden bu insanlık değerlerini unuttuk. Nasıl oldu bizler can taşıyan zararsız hayvanlara işkence eder ve üstelik bundan zevk alan yaratıklar haline geldik.
Neden? Neden? Neden? O kadar çok nedenleri var ki bunun saymakla bitmez. Ancak geçmiş bitti. Tükenen sermaye misali.. Şimdi gelecekte insan olmanın şerefini, vicdanını, onurunu, anlatış ve hoşgörüsünü yaşama ve yaşatma zamanı. Bu yolculuğun başlangıcını oluşturan şey nedir?
“Vazifesini tam yerine getirmemiş olanın vicdan yarasına, ne mazeretin devası ne ilacın şifası deva getirmiş”
MEVLANA
Yaşamın her anında insan olmanın onuru ve bilincinde olmanız dileğimle;
Sevgiler….