Gerçek Bir Empati Deneyi

Regina Matshega Ağustos'ta gecekondu yerleşimindeki komşusuyla çitin üzerinden konuşurken, bir anda hiç ummadığı bir görüntüyle karşılaştı: Ayaklarının dibinde koşuşturan iki küçük sarışın çocuğu ile birlikte gelen, Güney Afrikalı beyaz bir çift. Matshega, "Gözlerime inanamadım. Beyazların burada ne işi olabilirdi? Onlar zengin semtlerde yaşar ve bu taraflara hiç gelmez" diyor. Pis suların aktığı yol kenarındaki arktan geçerek ilerleyen beyaz çift, kendilerini tanıttı: Sadece 10 kilometre ötedeki Pretoria'da bulunan etrafı çevrili güvenlikli bir sitede yaşayan, orta sınıfa mensup Julian ve Ena Hewitt çifti. 

Kaçak bir yerleşimde yaşamanın neye benzediğini görmek isteyen Hewitt'ler, elektriği ve suyu olmayan dokuz metrekarelik bir gecekonduya taşınmıştı. Matshega ,"Nasıl yaşadığımızı görmek istediklerini söylediler. Buna inanabiliyor musunuz?" diyor. Hewitt'ler esaslı bir empati deneyi yapmak için Ağustos boyunca gecekonduda yaşayacaktı. Orta sınıftan beyaz bir Güney Afrikalı aile, milyonlarca siyahî vatandaşın katlandığı hayat şartlarında günde 10 dolarla yaşamayı başarabilecek miydi? Julian Hewitt, "Bizleri birbirinden ayıran şeyin ne olduğunu akademik açıdan bilmek farklı bir şey. Asıl önemli olan, bu durumu bizzat yaşamak" diyor. Hewitt'ler gecekondu semtlerinde yaşayan insanların satın alabildiği temel ihtiyaç malzemeleri dışındaki her şeyi, banliyödeki konforlu evlerinde bıraktı. Yanlarına sadece birkaç elbise, az sayıda tabak çanak, battaniyeler ve ince döşekler aldılar. Evlerde musluk suyu olmadığı için, sıcak duşların yerini kovadaki suyla yapılan soğuk banyolar aldı. Sifonlu tuvalet yerine, çukur kazılarak yapılmış basit bir tuvaleti komşularıyla beraber kullandılar. Arabalarını da evde bıraktıkları için dolmuşa bindiler. Çocukları Julia (4) ve Jessica (2), oyuncaklarını bile evde bırakmak zorunda kalmıştı. Emlakçı Ena Hewitt, "Güney Afrika'daki birçok kişi gibi biz de bir fanusta yaşıyoruz. İşte o fanusun dışına çıkmak istedik" diyor. Hewitt'lerin yaptığı deney, Güney Afrika'da hâlâ varlığını sürdüren derin ırksal ayrımları gözler önüne serdi. Başta gecekondu semtinin bağlı olduğu Mamelodi ilçesinin sakinleri olmak üzere bazı insanlar, çifti takdir etti. Kendisi de Mamelodi'de yaşayan tanınmış Güney Afrikalı müzisyen Vusi Mahlasela, "Bence bu harika bir şey. Birbirimiz daha iyi anlamaya ihtiyacımız var" diyor. Ancak çiftin deneyi ülkedeki bazı hassas yaraları da kaşıdı. Yoksa onlar siyahîlerin yoksulluğunu görmeye gelen gecekondu turistleri miydi? Bu sadece bir kitap veya film teklifi almak için yapılan reklam amaçlı bir çalışma mıydı? Hewitt'ler farkında olmadan, ülkedeki birçok kişinin şüphelendiği şeyi mi (beyaz biri bizzat yaşayıp aydınlatmadıkça, siyahi lerin yoksulluğu fazla dikkat çekmez) doğrulamıştı? Twitter'da çirkin tepkiler dile getirildi. @Keratilwe adlı kullanıcı, "Bak ne diyeceğim? Umarım gaz sobası devrilir de o gecekondudaki herkes yanar!" diye mesaj attı. Diğer eleştiriler daha ölçülüydü. Güney Afrika'daki ırklar arası ilişkiler hakkında bir kitap üzerinde çalışan yazar Osiame Molefe, gönderdiği e-postada "Hewitt'lerin empati projesi, görece zengin ve beyaz olmanın sağladığı ayrıcalıkla ilgili bir gösteri. Onlar diğer insanların aynı ölçüde takdir görmeden her gün katlandığı zorlukları yaşadıkları için sempati toplamak istedi ve bunu da başardılar" dedi. Neden daha geleneksel olan yolu izleyerek bir semtte okul veya çocuk parkı inşa etmek yerine gecekonduya taşındıkları sorulduğunda, Julian Hewitt "Cevabı çok basit. Bunu kendimiz için yapıyoruz. Kendimizi değiştirmek için" diye yanıtladı. Julian'ın annesi ile babası, oğullarının küçük torunlarını varoşa götürme kararı yüzünden dehşete düşmüş. Ancak çift, çocuklarının Güney Afrika'da hep var olan ırk ve sınıf sınırlarının ötesine geçmeyi öğrenmesi gerektiği konusunda ısrar etmiş. Julian Hewitt, "İnsanlar çocukları oraya götürmenin sorumsuzluk olduğunu söyleyebilir. Ama ben de bu ülkede sınırların ötesine geçemeyen çocuklar yetiştirmenin sorumsuzluk olduğunu söylüyorum" diyor. Irk ayrımı (apartheid) politikasının en sarsılmaz miraslarından biri de, ırkları birbirinden ayıran katı coğrafi sınırlar. Siyahilerin oturmasına izin verilen yegâne kentsel bölgeler, Mamelodi gibi uzak ve aşırı kalabalık semtlerdi. Irk ayrımının 1994'te sona ermesinden sonra zengin siyahîler eskiden beyazların yaşadığı banliyölere taşınırken, beyazlar genelde yer değiştirmedi. Yoksul beyazların siyahîlerden uzakta bulunan kendi gecekondu semtleri var. Hewitt'ler için gecekondudaki hayat kolay olmadı. Güney Afrika'da kışın en soğuk ayı olan Ağustos'ta ısınmak imkânsızdı. Aile üyeleri yere serdikleri döşeklerde tamamen giyinik olarak yattı. İlk hafta tüm aile grip oldu. Temiz kalmak her gün sorun oluyordu. Çocukların giysilerini ovalayarak temizlemeye çalışırken oldukça zorlanan Ena Hewitt, "Kızların giysilerini kurumaları için çamaşır ipine astığımda, bütün komşularım bana güldü ve 'Bunlar hâlâ kirli!' dedi" diyor. Hewitt'ler kendi evlerinde, ortamı çabucak ısıtan doğalgaz sobası kullanıyor. Ama Mamelodi'de yaşarken, sıkça tekleyen gazlı bir ocak kullandılar. Ena Hewitt, "Evde 20 dakikamı alan basit bir makarnayı bir buçuk saatte ancak pişirebildim" diyor. Ancak en büyük sürprizi, ulaşımın ne kadar pahalı olduğunu görünce yaşamışlar. Yerel ulaşım araçlarına harcadıkları para, ailenin 300 dolarlık aylık bütçesinin yaklaşık yarısını tüketmiş. Hewitt'ler gecekondu semtindeki hayat lar ını birçok açıdan özleyeceklerini söylüyor. Ena Hewitt, "Orada gerçek bir toplumsallık anlayışı var. İnsanlar birbirlerine güveniyor ve yardımlaşıyor. Bu kendi semtimizde yok" diyor.

LYDIA POLGREEN

Mustafa Kılınç Şifreleri