Sorunlu bir aile ortamında büyümüşsek, kavgalardan çatışmalardan elimizden geldiğince uzak durmaya çalışır ve bunun sonunda duygularımızı yadsımayı öğreniriz.
Genellikle başkalarına güvenmediğimiz için hiç kimseden yardım istemeyiz.
Sorunlarımızı tek başımıza çözebilecek kadar güçlü olduğumuza inanırız. Ancak bu arada kendi duygularımızla iletişim kurmayı unuturuz.
Duygular kendi benliğimizle, başkalarıyla ve çevremizdeki dünyayla ilişki kurmamıza yardım eden tek bağdır. Ayrıca yaşantımızda neyin doğru, neyin yanlış olduğunun da göstergesidir. Duygularımızı dikkate almamak bizleri daha karmaşık sorunlara ve fiziksel hastalıklara iter. Duygular insanların bütün yaralarını sarar. Eğer iç dünyanızda olanları hissedemezseniz kendinizi iyileştirmeye, değiştirmeye nereden başlayacağınızı bilemezsiniz.
Çoğumuz bir ömür boyu suçluluk, kıskançlık ya da korku duyguları içinde yaşarız. Yaşantımızda olmasını istediğimiz, söylediğimiz, deneyimleri alışkanlığa dönüştürerek bir yaşam biçimi haline getiririz. Kendimizi kurban gibi hissetmeye son verdiğimiz zaman gücümüzü tekrar kazanırız. Bizler sahip olduğumuz bedenlerimizin ve kişiliklerimizin çok dışındayız. Dış görüntümüz nedenli değişirse değişsin içimizdeki ruh her zaman güzel ve sevecendir.
Bunun için yapmamız gereken tek şey düşünce biçimimizi değiştirmektir.
Yeter ki isteyin ve eyleme geçin. Duygularınızı bir kaldıraç olarak kullanabileceğinizi görecek, duyacak ve hissedeceksiniz.
Yazar: NLP Lideri Mustafa Kılınç